Ama yaşamı gerçekten anlayan bizlerin, şekillere ihtiyacı yoktur. Hikayeme masal anlatır gibi başlayabilirdim.
“ Bir zamanlar bir küçük prens vardı, kendisinden pek de büyük olmayan bir gezegende yaşardı ve bir arkadaşa ihtiyacı vardı “ diyebilirdim. Hayatı gerçekten anlayan bizler, bunu daha gerçekçi bulurduk.
Kitabımın baştan savma okunmasını istemediğimden, küçük prensle ilgili anılarımı yazarken çok zorluk çektim. Bu küçük arkadaşım koyunuyla birlikte gittiğinden bu yana tam altı yıl geçti. Onu tarif etmeye çalışıyorum, çünkü onu unutmak istemiyorum. İnsanın bir dostunu unutması üzücüdür. Herkes bir dost sahibi olmayabilir. Ve eğer onu unutursam, şekillerden başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen yetişkinlere benzerim.
İşte bu yüzden bir kutu boya kalemi ve birkaç kurşun kalem aldım. Benim yaşımdaki biri için, özellikle de altı yaşındayken yaptığı, içten ve dıştan iki boa yılanı resmi dışında hiçbir şey çizmemiş bir adam için yeniden resim yapmaya başlamak oldukça güç bir iş. Resimlerimin mümkün olduğu kadar gerçekçi olmasına çalışacağım. Ama bunu başarabileceğimden emin değilim. Bir çizim gayet iyi giderken, diğer bir çizim gerçeğine hiç benzemiyor. Küçük prensin boyu konusunda da hatalar yapıyorum. Bazen küçük dostum olduğundan daha uzun boylu, bazen de daha kısa görünüyor. Giysisinin renginden de emin değilim. Bu yüzden de elimden gelenin en iyisini yapıp, el yordamıyla iyi kötü bir şeyler çıkarmaya çalışacağım.
Bazı önemli detayları da yanlış çizebilirim, ama beni bağışlamalısınız. Küçük dostum bana hiçbir şeyi açıklamadı. Herhalde benim de kendisi gibi olduğumu sanıyordu. Ama ne yazık ki ben kutuya baktığımda koyunları göremiyorum. Belki de yetişkinlere bir parça benziyorum. Yaşlanıyorum.