— Bu gemiyi Galaksinin dışına göndereceğim. İmparatorluk her nereye gittiyse, imparatorluğu bulmaya göndereceğim. İmparatorluğu bulmak, bulduktan sonra da izlemekle; izlemek, artık gözden kaybetmemekle görevlendireceğim. Bu araştırma asırlar sürebilir ama robotlar usanmak nedir, yorulmak nedir bilmediği için, bunun hiçbir önemi yok. Kuzenlerimiz bir gün mesajımızı muhakkak alıp, kendilerini burada, Yer Yuvarlağında beklediğimizi muhakkak öğrenecek, muhakkak geri dönecekler ve o mutlu gün geldiğinde de, o mutlu günde tekrar karşılaşıp tekrar birleştiğimizde de, kuzenlerimiz bu süre esnasında ne kadar yol almış, ne kadar derleyip ne kadar gelişmiş olurlarsa olsunlar, biz de onlar kadar gelişmiş, onlara kuşkusuz eşit olacağız.
Alvin kendisinin biçimlendirdiği ama kendisinin hiçbir zaman görmeyebileceği geleceğin derinliklerine dalarak sustu, insanoğlu dünyasını tekrar inşa ederken, bu gemi galaksiler arasındaki karanlığı aşıyor olup, gelecek iki bin yılın sonunda da geri dönmüş olacaktı. Bu geminin geri dönüşünü belki görecek, belki de görmeyecekti ama görmeyecek olsa bile bu mutluluğunu yine de gölgelemeyecekti.
Şimdi kutbun üzerindeydiler ve altlarındaki gezegen hemen hemen mükemmel bir yarım küre görünümündeydi. Alvin aşağıya, alaca karanlığın kuşağına bakarken, Yer Yuvarlağının zıt uçlarındaki gün doğumuyla gün batınımı hemen o anda, o aynı anda izlemekte olduğunu görüp, bu öylesine mükemmel, öylesine çarpıcı, öylesine soluk kesici simgeselliği artık yaşadığı sürece unutmayacağını, sonsuza dek anımsayacağını hissetti.
Bu evrenin üzerine gece, karanlık gece inmekte, gölgeler, derin gölgeler gitgide artık başka bir şafak, başka bir gün doğumu görmeyecek olan bir doğaya doğru uzanmaktaydılar ama başka evrenlerde yıldızlar hâlâ gençti. Başka evrenlere hâlâ sabah ışığı vuruyor, başka gezegenler hâlâ sabah ışıklarının aydınlığıyla ışıyordu, insanoğlu bir zamanlar izlemiş olduğu ışıklı yoldan bir gün yeniden yürümeye başlayacak, yeniden bir gezegenden diğerine, bir evrenden öbürüne geçmeye koyulacaktı.