— Ben de kendime bunu soruyordum. Yedi Güneşlerden geldiğini ve yeryüzündeki uygarlık en düşük seviyesinde iken Yedi Güneşlerde oldukça ileri bir kültürün olabileceğini biliyoruz. Hatta eminiz. Gemiye gelince, İmparatorluğun ürünü olduğu açık. Ben Üstadın kendi ırkından kaçtığını sanıyorum. Üstadın belki de ırkının beğenmediği fikirleri vardı. Üstad bir filozoftu. Hem de milyonda bir rastlanan çapta bir filozof. Üstad atalarımızı dost ama hurafatçı bulup onları eğitmeye çalıştı ama atalarımız onu yanlış anlayıp, öğretilerini çarpıttılar. Büyüklerse İmparatorluk ileri gelenlerinden başkaları değildi. Ne var ki, terk ettikleri yer, Yer Yuvarlağı değil de, evrendi. Bilinen evrenin kendisiydi. Üstadın çömezleri bunu anlamadılar. Ya da buna inanmadılar ve tüm esatir ve örflerini, bu yanlış anlayış, yanlış değerlendiriş üzerine oturttular. Bir gün Üstadın yaşamını etraflıca araştırıp, geçmişini niçin gizlemeye çalışmış olduğunu öğrenmek niyetindeyim. Çok ilginç bir öyküyle karşılaşacağıma da hiç kuşkum yok.
Rorden konuşmaya başladığında gemiye girmekteydiler.
— Üstada borcumuzu ne yapsak ödeyemeyiz. Eğer o olmasaydı, geçmişle ilgili gerçeği hiçbir zaman öğrenemeyecektik.
— Vanamonde bizi er veya geç bulmuş olacağı için ben bundan o kadar emin değilim. Ayrıca Yer Yuvarlağında başka gemilerin de gizlenmiş olabileceğini sanıyor ve bir gün onları da bulacağıma inanıyorum.
Kent şimdi insan eseri olduğu anlaşılamayacak kadar uzaktaydı ve yavaş yavaş gezegenin kavisini seçmeye başlamaktaydılar. Kısa bir süre sonra da, alaca karanlığın çizgisini görebilmeye başlayacaklardı. Binlerce mil ötede yürüyen, çölün üzerinde hiçbir zaman yorulmayan adımlarla ilerleyen alaca karanlığın çizgisini. Üzerleriyle çevreleri yıldızlarla kaplıydı. Yitirdikleri tüm ışığa karşın yine de parlak yıldızlarla.
Rorden uzun bir süre boyunca, daha önce hiç görmemiş olduğu viran, üzerinden kuş uçmaz kervan geçmez manzarayı seyretti. Yer Yuvarlağının güzelliğini ihmalleri yüzünden ölüme sürüklemiş olan geçmiş çağlardaki insanları gitgide daha küçük görüyor, atalarına karşı içinde gitgide daha büyük bir öfke kabarıyordu. Sonra, uzun bir süre sonra, eğer büyük şekil değiştirme fabrikaları hâlâ duruyorsa ve eğer Alvin’in rüyalarından birisi daha gerçekleşirse, okyanusların kuru yataklarının tekrar sularla dolması için aradan pek de uzun asırların geçmesi gerekmeyeceğini düşünerek, yavaş yavaş teselli buldu.
Gelecek yıllarda yapılması gereken o kadar çok şey vardı ki. Rorden şimdi iki çağ arasında bulunduğunu bilmekte, insanlığın nabzının tekrardan atmaya başlamış olduğunu hissetmekteydi. Üstesinden gelinmesi mutlaka gereken büyük sorunlar vardı ve Diaspar da bu sorunların tümünün altından kalkacak, tümünü çözümlendirecekti. Geçmişin grafiğinin tekrar çıkarılması asırlar alacaktı ama bu iş tamamlandığında da, insanoğlu kaybetmiş olduklarının tümünü tekrar ele geçirmiş olacaktı. Vanamonde’a gelince, Vanamonde ile ilgili koyu esrar perdesi daima bu çok uzak geçmişin arka planında duracak, kalkmayacaktı.
Eğer Calitrax haklıysa, Vanamonde daha şimdiden yaratıcılarının beklemiş olduğundan daha süratli bir şekilde gelişmişti. Lys filozofları Vanamonde ile gelecekte yapacakları ve icrasını katiyen başka hiç kimseye bırakmayacakları ortak çalışmalara, daha şimdiden başka hiç kimseye bırakmayacakları ortak çalışmalara, daha şimdiden hem büyük değer vermekte hem de sonsuz umutlar bağlamaktaydılar. Çocuksu süper beyine çok bağlanmışlardı ve o da karşılığını aynıyla vermekteydi. Lys filozofları Vanamonde’ın doğal gelişiminin gerektireceği süreyi belki perspektif kurallarına göre kısaltabileceklerine de inanmaktaydılar. Ama Rorden Vanamonde’ın asıl görevinin, nihai kaderinin, insanoğlunun içinde hiçbir rol almayacağı bir kader olduğunu biliyordu. Vanamonde ile Kuduz Beynin birbirleriyle birgün evrenin sonunda, yıldızların cesetleri arasında karşılaşmaları gerektiğini düşlemişti ve bu düşün gerçekleşeceğine, Vanamonde ile Kuduz Beynin birgün birbirleriyle evrenin sonunda, yıldızların cesetleri arasında karşılaşacaklarına, karşı karşıya gelip hesaplaşacaklarına inanıyordu.
Alvin konuşup düşlerini bozunca, başım seyir ekranından Alvin’e çevirdi.
— Şunu görmenizi istedim. Bir daha böyle bir şey görebilmenizden önce aradan asırlar geçebilir.
— Yer Yuvarlağını terk etmiyor musun?
— Terk etmiyorum. Galakside başka uygarlıklar varsa bile, bu uygarlıkların arayıp bulma zahmetine değeceğini sanmıyorum. Hem burada yapacak o kadar çok şey var ki…
Alvin aşağıya, aşağıdaki büyük çöllere baktı ama gözleri bu büyük çöller yerine, bin yıl sonra bu büyük çölleri doldurup bu kısır çöllerin yerini alacak suları, engin denizleri, sonsuz okyanusları gördü. İnsanoğlu dünyasını tekrar keşfetmişti ve bu dünyayı üzerinde yaşadığı sürece durmadan güzelleştirip, cennete çevirecekti. Ondan sonra da…