Bu ırkların çoğu gerileme dönemine girip soyları sopları tükendi. Bizim dünyamıza gelince, aynı kaderi yaşamaktan kdı kılma kurtuldu. Gerçekte milyonlarca yd sürmüş olan geçiş dönemlerinde, geçmişle ilgili bilgiler yitiridi, ya da kasıtlı olarak yok edildi. Bu ikinci ihtimal daha olası gözüküyor. Çünkü biz İnsanoğlunun bu dönem süresinde hurufatçı bir barbarlık içine düştüğüne ve üzerinden hem güçsüzlük hem de başarısızlık duygusunu atmak için, tarihi değiştirip çarpıttığına inanmaktayız. İstilacılar efsanesinin bir uydurmadan, Shalmirane savaşının da bir masaldan başka bir şey olmadığına da hiç kuşku duymuyoruz, Shalmirane’in varlığı bir gerçek. Shalmirane’ın şimdiye dek üretilmiş en büyük silahlardan biri olduğu da bir gerçek ama bu silah zekası olmayan bir düşmana karşı kullanıldı. Eskiden Yer yuvarlağının tek bir dev uydusu vardı. Ay. Ay, Yer Yuvarlağının üzerine düşmeye başladığında ayı yok etmek için Shalmirane meydana getirildi ve ayın yok edilişi de hepinizin bildiği sayısız efsanenin uydurulmasına neden oldu.
Rorden durup biraz hüzünle gülümsedikten sonra devam etti:
— Henüz çözümlendirilmemiş başka paradokslar da var ama bunlar tarihçilerden ziyade ruh bilimcilerin sonuçlandırabileceği türden paradokslar. Kayıtlara gelince, benim kayıtlarıma, çok uzak geçmişteki tahrifatın izleri üzerlerinde hâlâ açıkça görülen benim kayıtlarıma bile yüzde yüz güvenilemez.
Gerileme döneminden sadece Diaspar’la Lys sağ salim çıktılar. Diaspar makinelerinin mükemmelliği, Lys’te kısmi tecridiyle sakinlerinin görülmemiş entellektüel gücü, müstesna yetenekleri sayesinde. Ama büyük, çok büyük bir çaba harcayarak eski uygarlık seviyelerine ulaştıklarında bile, her ikisinin de uygarlığı çarpık, kendilerine miras kalmış olan masallarla korkular yüzünden, çarpık, yoz uygarlıklardı artık.
Bu korkuların bize daha uzun süre musallat olmasına artık gerek yok. Artık bu korkulardan kurtulmalıyız. Geçmişi şimdiki zamana bağlayan tüm çağlar boyunca bu korkuları umursamayan ve Diaspar’la Lys arasında, zayıf da olsa bir bağı daima idame ettiren insanlar olduğunu artık bildiğimize göre, artık son engelleri de ortadan kaldırıp iki ırkı birleştirebilir, geleceğe doğru, bu gelecek neyi gösterirse göstersin, tek korkusuz bir ırk halinde ilerleyebiliriz.
Konuşurken Rorden’in yüzünde düşünceli bir ifade vardı.
— Yarlan Zey sağ olup da bu manzarayı görseydi ne derdi acaba? Kuşkusuz onaylamazdı.
Park büyük ölçüde değişmişti ve bu fazlasıyla kötüden betere doğru bir değişiklikti ama moloz yığınları temizlendiği zaman Lys’e giden yol hem açılmış, hem de artık herkese açık olacaktı.
Alvin yanıtladı.
— Bilmiyorum. Yürüyen yolları kapamış olmasına rağmen isteseydi pekâlâ yapabileceği gibi tahrip etmemiş olduğu için bilmiyorum. Bir gün parkla Lyndar’lı Alaiene’in gerisinde yatan öyküyü tümüyle öğrenmemiş gerek.
— Korkarım bu daha önemli sorunlar çözümleninceye kadar bekleyecek. Her ne olursa olsun ben Alaine’i oldukça iyi canlandırabiliyorum gözlerimin önünde. Bir zamanlar birçok ortak tarafımız olmuş olmalı.
Birkaç yüz metre boyunca sessizce, büyük kazının kenarını izleyerek ilerlediler. Yarlan Zey’in mezarı şimdi düzinelerle robotun var güçleriyle çalıştığı bir uçurumun hemen hemen dibinde asılı durmaktaydı.
Alvin birdenbire sessizliği bozdu.
— Aklıma gelmişken. Jeserac’ın Lys’te kaldığını biliyor muydunuz? Böyle bir şey herkesten beklenirdi de bir tek ondan beklenmezdi.
— Umulmadık taş, baş yararmış.
— Lys’i çok seviyor. Artık Diaspar’a dönmeyecek ve böylece de Konsey üyelerinden birinin yeri boş kalacak.
Rorden sanki bu konu üzerinde daha önce hiç düşünmemiş, bu boş yeri hiç umursamıyormuş gibi bir tavırla tekrarladı.
— Boş kalacak.
Daha kısa bir süre öncesine kadar aklının ucundan bile geçmeyen Konsey üyeliği, büyük bir olasılıkla, artık sadece zamana bağlı bir şeydi. En yaşlı üyelerden birçoğu, üzerlerine çığ gibi yığılmaya başlayan yeni sorunların altından kalkmaya muktedir olmadıklarını düşündükleri için, yakın bir gelecekte daha birçok üyenin de istifa etmesi, daha birkaç koltuğun da boşalması kaçınılmazdı.
Şimdi uzun ebedi ağaçlar bulvarından, mezara inen yamaca doğru ilerlemekteydiler. Bulvarın ucunu, Alvin’in bu tanıdık yere garip bir şekilde yabancı düşen gemisi kapamıştı.
Rorden sanki aklından geçenleri sezmiş gibi konuşmaya başladı:
— Esrarların en büyüğü hâlâ orada, karşımızda duruyor. Üstad kimdi? Bu gemiyle üç robotu nereden bulmuştu?