— Güneş sistemine geri sürülüş, zehir zenberek acı geri sürülüş, asırlarca sürmüş olmalıydı. Yer Yuvarlağı ancak Shalmirane çevresinde verilen kanlı, unutulmaz savaşlar sayesinde yok olmaktan kurtulmuştu. Her şey sona erdiğindeyse, İnsanoğlunun elinde, üzerinde doğup, üzerinde ilk adımlarını attığı Yer Yuvarlağıyla, anılarından başka bir şey kalmamıştı.
Rorden sözlerinin burasında durup, gözlerini büyük masanın çevresinde toplanmış olanların üzerinde gezdirdi ve bakışları Alvin’in bakışlarıyla karşılaşınca hafifçe gülümsedi.
— Kayıtlarımızın tutulmaya başladığı andan itibaren inanmış olduğumuz öyküler hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi de size bu kayıtların uydurma olduğunu söylemem gerek. Hem de en küçük ayrıntılarına kadar uydurma olduğunu. Şimdi bile bir türlü gerçekle bağdaştırmadığımız kadar uydurma olduğunu…
Sözlerinin iyice anlaşılması, üyelerin beyinlerine tam anlamıyla işlemesi için bir süre bekledikten sonra, ağır ağır, özenle konuşarak ve ilk birkaç dakikadan sonra önündeki notlara artık hiç göz atmayarak, Vanamonde’un beyninden edinmiş olduğu bilgileri aktarmaya başladı.
İnsanoğlunun yıldızlara ulaşmış olduğu bile doğru değildi. Yıldızlar arası uzaklıkları aşmak gücünün çok ötesinde olduğundan, yıldızlar arası uzay aşılmaz bir engel olduğundan, İnsanoğlunun küçük imparatorluğunun tamamı Persephone’un yörüngesiyle sınırlıydı. İnsanoğlunun tüm uygarlığı güneşin çevresinde kümelenmişti ve o yıldızlara değil de, yıldızlar ona ulaştığında, henüz emekleme devresindeydi.
Bu karşılaşmanın neden olduğu sarsıntı kahredici olmuş olmalıydı, insanoğlu bir gün gelip de uzayın derinliklerini fethedeceğinden hiçbir zaman şüphe etmemişti, insanoğlu ayrıca, eğer evrende eşitleri, kendisine eşit olanlar varsa bile, üstleri, kendisinden üstün olanlar olmadığına inanmıştı hep. Şimdiyse bu iki hususta da yanılmış olduğunu, ötede, yıldızlar arasında, kendisininkinden çok daha büyük beyinler, çok daha ileri uygarlıklar bulunduğunu öğrenmişti, insanoğlu asırlar boyunca, önce bu yabancı uygarlıkların gemileriyle, daha sonra da bu yabancı uygarlıklardan ödünç alınmış bilgiyle inşa edilmiş gemilerle Galaksiyi araştırmış ve Galaksinin her tarafında anlayabileceği, ama asla ayak uyduramayacağı, seviyesine çıkmayacağı uygarlıklarla karşılaşmıştı. Yer yer de, kısa bir süre sonra kendi kültürünü büsbütün aşacak, artık anlamasına bile imkân kalmayacak beyinlere, uygarlıklara rastlamıştı.
Bu muazzam bir şoktu ama insanoğlunun hangi hamurdan yoğurulmuş olduğunu da gösterecekti. Gördükleri karşısında sarsılmış, ama sonsuz derecede olgunlaşıp akıllanmış olan insanoğlu güneş sistemine dönmüş, edinmiş olduğu bilgileri ince eleyip sık dokuduktan sonra, sonunda meydan okumayı kabul etmeye karar vermiş ve kollarını sıvayıp yavaş yavaş bir plan, gelecek için umut veren bir plan geliştirmeye koyulmuştu.
En büyük ilgiyi bir zamanlar fiziki bilimlere göstermiş olan insanoğlu, şimdi daha da büyük bir iç ateşi, coşkuyla kendine dönmüş, kendini tümüyle Genetics’lerin incelenmesiyle, beynin araştırılmasına vermişti. Bunun için ödemesi gereken bedel ne olursa olsun bu bedeli ödemeye kendisini kendi öz gelişmesinin sınırlarına kadar götürüp, bu sınırları sonuna kadar zorlamaya kararlıydı.
Bu büyük deneme, milyonlarca yıl insanoğlunun tüm enerjisini almıştı. Rorden’in anlatımında şimdi sadece birkaç cümlecik yer tutan tüm bu çaba, didinme, fedakârlıklar sonunda meyvesini vermiş, insanoğluna sonunda hastalıkları yendirip, en büyük zaferini elde ettirmişti. Eğer isterse, artık ebediyen yaşayabilirdi. Bunun yanı sıra Telepatiye egemen olmakla da iradesine tüm güçlerin en büyüğünü ram etmişti.
İnsanoğlu artık sadece kendi kaynaklarına güvenerek, bir kere daha dış dünyalara açılmaya, Galaksinin sonsuz uzaklıklarına gitmeye hazırdı. Bir zamanlar istenmemiş, hor görülüp yüzüstü edilmiş olduğu dünyaların sakinleriyle, bu kere bir ast değil de, bir eşit olarak karşılaşacak ve Evren tarihindeki rolünü eksiksiz oynayacaktı.
İnsanoğlu bu rolü oynamıştı, imparatorluğun efsaneleri de bu çağdan, tüm tarihin belki de en geniş zamanlı bu çağından gelmekteydi. Bu birçok ırkın oluşturduğu bir imparatorluk olmuştu ama bunun böyle olduğu dramlara sığmayacak kadar muazzam trajedinin içinde, imparatorluğa son veren akıl almaz boyutlardaki trajedinin dokusu içinde unutulup gitmişti.
İmparatorluk en az bir milyon yıl sürmüştü, imparatorluk bu süre içinde birçok buhran atlatmış, hatta belki de savaş da görüp geçirmiş olmalıydı ama, bunların tüm büyük ırkların, hep beraber olgunluğa doğru ilerleyen büyük ırkların mağrur yürüyüşü karşısında silinip gitmiş, İmparatorluğu etkilememişti.
Rorden sözlerini sürdürdü.