Sözcükler bilmediği bir nedenden ötürü gırtlağında takılıp takılıp kalmaya başladığı için güçlükle devam edip, güçlükle söz verdi:
— Merak etmeyin. En geç altı saat içinde döneceğim. Eğer olur da daha erken dönersem buralarda bir yerlerde bulunması gereken ileticileri kullanıp sizi hemen arayacağım.
Alvin bir yandan da kendi kendine her şeyin yolunda gittiğini, aslında tasalanacak hiçbir şey olmadığım telkin edip durmaktaydı ama aracın yanları birdenbire açılıp da zevkli iç mimarisi birdenbire gözlerinin önüne serilince boş bulunup irkilmekten kendini alamadı.
Rorden oldukça beklenmedik bir şekilde konuşmaya, süratle konuşmaya başladı:
— Makinelere kumanda etmekte güçlük çekmeyeceksin. Benim şu açıl emrime nasıl itaat ettiğini gördün. Bunun yanı sıra hareket saatinin önceden programlanmış olma olasılığı da fazla. Gecikmeden bin!
Alvin araca girip eşyalarını en yakın koltuğa koyduktan sonra ancak seçilebilen kapı eşiğinde duran Rorden’e döndü. Bir an için sessizlik, her birinin ilk önce karşısındakinin konuşmasını beklediği gergin bir sessizlik hüküm sürdü.
Onların yerine araç karar verdi. Hafif bir şeffaflık belirip aracın yanları yeniden kapandı. Uzun silindir ağır ağır ilerlemeye başlayıp daha Rorden yeni yeni el sallamaya başlarken, daha tünele bile girmeden önce bir insanın koşabileceğinden çok daha büyük bir hızla ilerlemeye başladı.
Rorden ağır ağır yürüyen yolların garına, garın ortasındaki ana sütuna döndü. Yeryüzüne çıkarken güneş ışığı bir sel gibi akmaya başladı şaftın içine. Tekrar Yarlan Zey’in mezarına çıkıp da çevresini meraklı bir seyirci topluluğunun sardığım gördüğü zaman buna hiç de şaşırmamakla beraber bir süre ne yapacağına da karar veremedi. Sonunda ağırbaşlı bir tavırla konuşmaya başladı:
— Korkulacak bir şey yok. Hiç gereği yokmuş gibi görünse de her birkaç yılda bir kimsenin çıkıp böyle bir şey yapması yine de zorunlu. Kentin temellerine gelince bu temeller son derece sağlamdır ve park inşa edildiğinden beri yerlerinden bir mikron bile oynamamışlardır.
Bu sözlerden sonra zinde adımlarla uzaklaşırken bir ara durup arkasına bakınca, anıt mezarın önündeki kalabalığın daha şimdiden dağılmaya başlamış olduğunu gördü. Diasparlıları çok yakından tanıyan Rorden kent sakinlerinin bu olay üzerinde daha fazla kafa yormayacaklarına en ufak bir kuşku bile duymamaktaydı ve böyle düşünmekte de yerden göğe kadar haklıydı.
Bir koltuğa yerleşen Alvin bakışlarını aracın içinde dolaştırınca ilerideki duvarı kısmen kaplayan göstergeyi gördü. Bu göstergenin üzerinde şu basit yazıt vardı:
LYS
OTUZBEŞ DAKİKA
Alvin göstergeye bakmaya devam ederken bu sayı otuzdörde düştü Aracın yaptığı hız hakkında en ufak bir fikri bile olmadığı için bu sayı ona yolculuğun uzunluğu hakkında gerçi hiçbir şey söylememekteydi ama yine de hiç yoktan iyiydi. Tünelin duvarları hiç değişmeyen bulanık-gri bir renkteydi ve aracın durmadan ilerlemekte olduğu hissini veren tek şey de duymayı özellikle beklememiş olsa hiçbir zaman farkına varmayacağı çok hafif bir titreşimdi.
Diaspar şimdi millerce, millerce geride kalmış olmalıydı. Alvin şimdi çölün, çölle çölün yürüyen kum tepeciklerinin altından geçiyor olmalıydı. Belki de şu anda, tam şu anda, çocukken Loranne kulesinden seyretmiş olduğu kırık dağ zincirinin altından geçmekteydi.
Soma şu son birkaç yıl esnasında hep olduğu gibi düşünceleri bir kere daha Lys’e yöneldi. Lys’in hâlâ var olup olmadığını, daha doğrusu var olup olamayacağını etraflıca düşündükten soma var olması gerektiğinde, aksi takdirde bu aracın kendisini oraya götürmeyeceğinde karar kıldı. Ama nasıl bir kentle karşılaşacaktı acaba? Hayal gücünü bu konu üzerinde ne kadar zorlarsa zorlasın gözlerinin önünde yine de daha küçük bir Diaspar’dan, Diaspar’ın daha küçük bir kopyasından başka bir şey canlandıramamaktaydı.
Aracın titreşimi birdenbire açıkça hissedilir bir şekilde değişti. Araç yavaşlamaktaydı. Buna kuşku yoktu. Zaman sandığından daha hızlı geçmiş olmalıydı. Biraz şaşıran Alvin tekrar göstergeye baktı.
LYS
YİRMİÜÇ DAKİKA
Bu kez iyice şaşırıp yavaş yavaş tasalanmaya başlayan Alvin, alnını aracın kenarına dayayıp gözlerini iyice açtı. Aracın yaptığı hızdan ötürü tünelin duvarları hâlâ bulanık gri bir renkteydiler ama şimdi zaman zaman, belirip belirmeleriyle kaybolmaları bir olan işaretler de seçebilmekteydi ve bu işaretler görüş sahasında gitgide daha uzun bir süre kalıyor gibi görünmekteydi.
Sonra tünelin duvarları birdenbire genişledi. Hâlâ çok büyük bir hızla ilerlemekte olan araç şimdi boş, çok büyük bir yerden, yürüyen yolların garından bile muazzam bir alandan geçmekteydi.