— Sizi bekliyorduk. Konsey salonundan çıkar çıkmaz dosdoğru robotlara gittim. Konseyin robotlara bana tüm öğreteceklerini öğretmeden önce el koymasından korktuğum için dosdoğru robotların yanına gittim ve hem çok zeki olmadıkları, hem de umduğumdan daha az şey bildikleri için, istediklerimi öğrenmem uzun sürmedi. Artık Üstadın sırrını biliyorum.
Bir an durduktan sonra bir kez daha hemen hemen seçilemeyen noktayı, robotu gösterdi.
— Bakın.
Işıklar saçan nokta çölü havadan aşıp yerden belki beşyüzmetre yükseklikte durdu. Ardından da çölden ağır ağır bir kum bulutu yükselmeye başladı.
Hiçbir şey, hiçbir hareket olmaması gereken bir yerde hareket olması kadar dehşet verici değildir. Bununla beraber gözlerine hâlâ inanamayan Rorden korku duvarım çoktan aştığı için, iki yana açılmaya başlayan kum tepecikleri karşısında artık hiçbir şey hissetmemekteydi. Bir şey, çölün derinliklerindeki bir şey, uykudan uyanan bir dev gibi gerinmekteydi. Rorden’in kulakları ayrılan toprağın uğultusu, karşı konmaz bir güç tarafından yarılan, parçalanan kayaların acı feryatlarıyla doldu. Sonra bir hortum kumları birdenbire yüzlerce metre yükseğe fışkırttı ve göz gözü görmez oldu.
Kum hortumu yavaş yavaş alçalmaya, çölün bağrında açılmış olan derin, karanlık yarayı yavaş yavaş örtmeye başlamıştı ama Alvin’le Rorden gözlerini hâlâ gökyüzünden, kısa bir süre önce robottan başka bir şeyin görülmediği gökyüzünden ayıramamaktaydılar. Gördükleri karşısında arkalarındaki büyük kentte, önlerinde uzanan sonsuz çölde, Konseyin çekingenliğinde, Lys’in gururu da incir çekirdeği doldurmaz şeyler olduğundan, Alvin’in Diaspar’Ia Lys’i ayıran duvarı artık neden pek önemsemediğini Rorden şimdi anlamakta ve Alvin’e hak vermekteydi.
Toprak, kum, kaya örtüsü çölün parçalanmış böğründen yükselmekte olan uzay gemisinin gururlu çizgilerini bulandırabiliyor, ama gizleyemiyordu. Uzay gemisi bir nokta görünümü alıncaya kadar onları doğru döndükten sonra nokta genişlemeye, bir daire şekli almaya başladı.
Alvin sanki yeterli zaman yokmuş gibi süratle konuşmaya başladı.
— Üstadın kim olduğunu da, Yer Yuvarlağına neden geldiğini de hâlâ bilmiyorum. Robotun söylediklerinden anladığım kadarıyla, Yer Yuvarlağına gizlice inip, gemisini tekrar gereksinme duyarsa kolayca bulabileceği bir yere gizlemiş. En uygun, tüm Yer Yuvarlağını karış karış arasa da daha iyisini bulamayacağı yere, çölün kumları altında uzanmakta olan ve şimdi bile çok ıssız bir yer olan Diaspar limanına. Shalmirane’a gitmeden önce bir süre Diaspar’da yaşamış olabilir. Yol da o sıralarda açıktı herhalde. Sonra Shalmirane’a yerleşip gemisine bir daha gereksinme duymadığı için de, gemisi asırlar boyunca burada, bu kumların altında kaldı.
Robot korkuluğa doğru yöneldiğinden, gemi şimdi çok yakınlarına gelmişti ve Rorden yüz metre kadar boyunda olup, her iki ucunun da sivri olduğunu artık rahatça görebilmekteydi. Üzerindeki kalın toprak tabakasından ötürü kesin bir şey söylemek olanaksızdı ama üzerinde ne bir lumboz ne de bir giriş yok gibiydi.
Gövdesinin bir kısmının birdenbire dışarıya doğru açdmaya başlayıp, onları birdenbire toza toprağa bulamasına rağmen, Rorden yine de küçük, çıplak bir odayla, bu odanın sonundaki bir kapıyı şöyle bir seçebilmişti. Gemiyle, korkuluğa canlı, duyarlı bir yaratık gibi yaklaşmış olan gemiyle şimdi aralarında ancak birkaç adımlık bir uzaklık kalmıştı. Evrenin tüm esrarını, tüm dehşetini simgeleyen bu gemi ona İnsanoğlunun iradesini o kadar uzun süre felce uğratmış olan ırksal korkuları başka hiç, ama hiçbir şeyin yapamayacağı derecede canlı bir tarzda anımsattığı için çok korkmuş olan Rorden aceleyle birkaç adım geriledi. Alvin Rorden’in neler duyduğunu çok iyi anlamaktaydı. Bunun yanı sıra, yaşamında hemen hemen ilk defa için, İnsanoğlunun beyninde kontrol edemeyeceği güçler de bulunduğunu, bu bakımdan Konseye kızmaktan ziyade acıması gerektiğini de anlamaktaydı.
Gemi kuleden sinek uçsa duyulacak bir sessizlik içinde uzaklaşınca Alvin’den ikinci kez ayrılmış, Alvin’e ikinci kez veda etmiş olduğunu düşündü. Alvin’den küçük, içine kapanık Diaspar’ın bildiği tek veda şekli tek Allahaısmarladıkla ayrılmış olduğunu düşünüp bir garip oldu.
Gemi artık gökyüzünde siyah bir noktadan başka bir şey değildi. Sonra bu noktada birdenbire yitip, gökyüzünde birdenbire İnsanoğlunun şimdiye değin üretmiş olduğu seslerin en korkuncu, gökyüzünde birdenbire açılmış bir boşluğa birdenbire dolan, bu uzun boşlukta sıkışıp kalan, bu uzun boşluğun, tünelin cidarlarını zorlayıp zorlayıp birdenbire patlatan bir gümbürtü duyuldu.