— Atalarımız yıldızlara kadar ulaşan bir imparatorluk kurmuşlardı. Atalarımız yıldızlara kapı komşularına gider gibi gidip gelmekteydiler ama bizler, torunları, kentimizin duvarları dışına çıkmaya bile cesaret edememekteyiz. Nedenini açıklamamı ister misiniz?
Kimseden bir ses çıkmayınca konuşmasını sürdürdü.
— Korktuğumuz için. Ta tarihimizin başlangıcında olan bir şeyden korktuğumuz için. Uzun süre öncesinden tahmin ettiğim bu gerçeği, İstilacıları, Lys’te öğrendim. Ama İstilacılar yüzünden Diaspar’da mı saklanacağız? Diaspar’ın dışında hiç, ama hiçbir şey olmadığını iddia ederek iflah olmaz ödlekler gibi ebediyen Diaspar’da mı kalacağız? İstilacılar bizi yarım milyon yıl önce gerisin geriye sürdüğü için, Yer Yuvarlağına sürdüğü için artık hep esir, hep mahkûm mu yaşayacağız?
Parmağını tam yaraya, tam da gizli korkuların üstüne basmıştı. Hiçbir zaman duymamış olduğu, duymadığı için de bir türlü anlayamadığı korkularına. Artık istedikleri gibi hareket edebilirler, Alvin’i ister asar, ister keserlerdi. Alvin’e gelince, hiç olmazsa içini dökmüştü. Son bir bağımsızlık hareketiyle başkana döndü.
— Artık gidebilir miyim?
Başkan gidebileceğini konuşmadan, başını hafifçe öne doğru sallayarak belirtti. Büyük kapılar Alvin’in önünde sessizce açılıp kapandı ve kapanmalarından çok, çok sonra da fırtına patlak verip, konsey salonunu allak bullak etti.
Başkan fırtınanın yatışmasını bekledikten soma Jeserac’a döndü:
— Bana önce sizin görüşünüzü almam gerekiyor gibi geliyor. Ne dersiniz?
Jecerac herhangi bir açık vermemek için iyice düşündükten sonra ağır ağır konuştu:
— Her şey yeterince açık değil mi? Alvin şimdi Yarlan Zey’in mezarına giden yolun yarısını almıştır bile. Hayır. Müdahale etmemeliyiz. Bana gelince, beni pek takmamasına rağmen onu kaybetmek bana yine de çok acı gelecek.
Hafifçe göğüs geçirdi.
— Benim için dünya bir yana, Alvin Loronei bir yanaydı çünkü.
On ikinci Bölüm
RORDEN, Konsey salonundan ancak bir saat sonra çıkabildi. Bu bir saatlik gecikmeden ötürü çok geç kalmış olduğunu bildiği için bürolarına girdiğinde üzüntüden içi içini yemekte, ne yapacağını bilememekteydi. Alvin’in bir haber bırakıp bırakmadığını araştırırken bir yandan da önündeki yılların, Alvin’siz yılların ne denli boş, sönük yıllar olacağını ilk defa için derinden derine anlamaktaydı.
Alvin bir haber bırakmıştı ve bu haberin içeriği hiç de beklediği gibi değildi. Öyle ki Rorden mesajı birkaç defa üst üste okuduktan sonra bile gözlerine hâlâ inanamamaktaydı.
«Derhal Loranne kulesine gelin!»
Loranne kulesine daha önce ancak bir kere, Alvin güneşin batışını seyretmek için sürüklediğinde gitmiş ve gruba hayran kalmıştı. Ama hemen ardından da öyle bir dehşete, gecenin çölü kaplamaya başlayan gölgesi karşısında öyle bir dehşete kapılmıştı ki, Alvin’in yalvarmalarına rağmen ardına bile bakmadan kaçmış ve bir daha kuleye asla, asla ayak atmamaya yemin etmişti.
Ama bu yemine rağmen şimdi yine kulede, yine o soğuk rüzgâra karşı, duvarlarından yatay havalandırma şaftlarının çıktığı odadaydı. Alvin ortalıkta yoktu ama Rorden seslenir seslenmez karşılık verdi:
— Korkuluktayım. Orta şafttan geçip gelin.
Rorden duraksadı. Şafttan geçmektense ölmeyi yeğlerdi. Yine de bir an sonra Alvin’in, sırtını kente verip yüzünü önünde uzanan sonsuz çöle çevirmiş olan Alvin’in yanındaydı.
Kısa bir süre birbirlerine baktılar. Sonra Alvin oldukça pişman olmuş bir tavırla konuştu.
— Umarım başınızı derde sokmadım.
Bu sözler Alvin’e verip veriştirmek üzere olan Rorden’e dokunmuştu:
— Sokmadın. Konsey beni düşünemeyecek kadar kendi derdine düşmüştü.
Pes perdeden güldü.
— Kestaneleri ateşten çıkarmak da Jeserac’a düştü. Ben çıkarken kendini dörtbaşı mamur bir şekilde savunmaktaydı. Korkarım yanlış değerlendirdim onu.
— Jeserac için çok üzülüyorum.
— Yaşlı hocana oldukça tatsız bir oyun oynadın ama o bu oyundan oldukça hoşlanmış gibi görünüyor. Hem aslına bakarsan sana eski dünyayı ilk o gösterdiği ve bu da öyle az buz bir suç sayılamayacağı için, söylediklerinde gerçek olan bir taraf da vardı.
Alvin ilk defa gülümsedi:
— Şimdi size garip gelecek ama ne yapmak istediğimi, daha doğrusu aslında ne yapmak istediğimi, ancak öfkeden kendimi kaybedince anladım. Bundan ister hoşlansınlar ister hoşlanmasınlar, Diaspar’la Lys’i ayıran duvarı yıkacağım. Ama bu iş artık o kadar önemli olmadığı için biraz bekleyebilir.
Rorden hafiften hafiften endişelenmeye başladığını hissetti.
— Ne demek istiyorsun?
Alvin’in yanında robotlardan sadece birinin bulunduğunu fark edince endişesi artmaya başladı.
Öbür robot nerede?
Alvin kolunu ağır ağır kaldırıp, birbirlerini donup dalgalar gibi izleyen kum tepecikleriyle daha öteleri, kırık çizgili dorukları gösterdi. Rorden o yöne bakınca, çok uzakta madenin, güneşin ışıklan altında parlayan madenin ışıltısını, yanılmaya imkân olmayan ışıltısını gördü.