— Ayrıca ışığınızı da gördük ve belki de yardım istediğinizi düşündük.
Buz gibi soğuk makineden böylesine insana özgü bir iç çekiş duyulması garipti.
— Belki bir milyon kez işaret verdim şimdiye dek. Karşılığında tek elde ettiğim de Lys’in tüm yersiz meraklılarının başıma üşüşmesi oldu. Ama sizin kötülük etmek niyetinde olmadığınızı görüyorum. Beni izleyin.
Makine devrik kaya kitlelerinin üzerinden ağır ağır ilerleyip anfiteatrın yıkık duvarındaki karanlık bir deliğin önünde durdu. Mağaranın karanlığında bir şey kımıldayıp, bir insan dışarı, güneş ışığına çıktı. Bu Alvin’in şimdiye dek gördüğü ilk ihtiyardı. Bu ihtiyarın başı bir yumurta gibi dazlaktı ama yüzünün alt tarafı, şakaklarından çenesinin altına dek uzun, kaba, bembeyaz kıllarla kaplıydı. Cam elyafından bir harmaniyeyi gelişigüzel bir şekilde omuzlarına atmış olan bu ihtiyarın her iki yanında, omuzlarının biraz üstünde, o garip, çok gözlü makinelerden biri durmaktaydı.
Sekizinci Bölüm
TARAFLAR bir süre sessizce birbirlerine baktıktan sonra yaşlı adam konuşmaya ve makinelerin üçü de konuşmasını bir süre yansıttıktan sonra bir şey üçünün de sesini kesti.
— Demek kuzeyden geliyorsunuz ve kuzeyliler Shalmirane’ı daha şimdiden unuttular bile.
Theon süratle cevap verdi.
— Hayır, unutmadık. Ama burada hâlâ birisinin yaşayıp yaşamadığından kuşkuluyduk. Rahatsız edilmek istemediğinize gelince bunu hiç mi hiç bilmiyorduk.
Yaşlı adam cevap vermedi. Arkasında makineler, daha doğrusu robotlar, izlemesi üzücü bir ağır aksaklıkla, topallayarak ilerleyerek deliğe girip gözden kayboldu.
Alvin’le Theon şaşkınlıkla bakıştılar. Gerçi ihtiyarın peşinden gitmeyi arzu etmemekteydiler ama yüzgeri edilişleri, eğer bu bir yüzgeri çevrilişse, pek ani, pek beklenmedik olmuştu. Bu konuyu aralarında henüz görüşmeye başlamışlardı ki robotlardan biri tekrar belirip emretti.
— Ne bekliyorsunuz? Gelin!
Robot bu emri verdikten sonra tekrar sırra kadem basınca Alvin omuzlarını silkti:
— Resmen davet edildik işte! Ev sahibimiz biraz garip ama zararsız bir kimse gibi görünüyor.
Duvardaki delikten geçince bir merdivenle karşılaştılar. Bu geniş, sarmal, yirmi metre boyunda merdiveni çıkınca küçük, yuvarlak bir odaya girdiler. Bu odanın merkezindeki bir sürü geçit bir yıldız gibi dört yana doğru yayılmaktaydı ama biri dışında bu geçitlerin tümünün de girişleri yıkıntılarla tıkanmış olduğundan izleyecekleri yol konusunda yanılmaları olasılığı yoktu. Tek ağzı açık geçitte birkaç metre ilerledikten sonra bu kez geniş bir odaya girdiler. Ağzına kadar çeşitli, değişik nesnelerle dolu olan bu oda inanılmaz derecede karışıktı. Odanın öbür ucunda insanın normal olarak göz önünde bırakılmayıp da duvarların içine gizlenmiş olmasını beklediği sentezciler, çöp öğütücüler, temizleyiciler, yıkayıcılar vesaire gibi ev aletleri durmaktaydı. Bu aletlerin yanında da düşünce bantları, çeviriciler, ses kaydediciler yığılmakta, bunların oluşturduğu üçgenler neredeyse tavana değmekteydi. Döşemedeki bir düzine ısı küresi nedeniyle oda rahatsız edici derecede sıcaktı. Bu maden kürelerin yaydığı ısının cazibesine kapılan Krift zevkten ağzı kulaklarına vararak hemen bu kürelerin en yakın olanına doğru uçup önünde kanatlarını ardına kadar açtı ve açar açmaz da uyuya kaldı.
Yaşlı adamla üç robotunun onları küçük, açık bir alanda beklediğini ancak aradan bir süre geçtikten sonra fark ettiler. Alvin’e ormandaki bir açıklığı anımsatan bu alanda birkaç mobilya, bir masayla üç rahat divan vardı. Bu üç divandan birinin oldukça eski püskü olmasına karşın diğer ikisi öyle bariz bir şekilde yeni, yepyeniydi ki Alvin bunların gelişlerinden hemen önceki son birkaç dakika içinde yaratılmış olduğuna gözleriyle görmüş gibi yemin edebilirdi. Alvin henüz bakarken bile masanın üzerinde sentez alanının tanıdık, kızıl, uyarı pırıltısı yanıp sönmüş, ev sahipleri de elini sessizce bu pırıltıya doğru sallayıp işaret vermişti. Ev sahiplerine resmi bir şekilde teşekkür edip birdenbire beliren yiyeceklerle içecekleri yiyip içmeye başladılar. Alvin iştahla atıştırırken Theon’un taşınır sentezcisinin değişmez ürünlerinden ne kadar bıkmış olduğunu, bu beklenmedik değişikliğin kendisine nasıl bulunmaz bir nimet gibi geldiğini daha iyi anladı.
Bir süre hiç konuşmadan yiyip içtiler. Ev sahiplerine zaman zaman kaçamak bakışlar atmaktaydılar ama başı göğsüne düşmüş olan yaşlı adamın derin düşüncelere dalmış, onları tamamen unutmuş gibi bir hali vardı. Bununla beraber daha iki genç yemeklerini bitirir bitirmez başım kaldırıp sorular sormaya başladı. Alvin Lys’li değil de Diaspar’lı olduğunu açıkladığı zaman da pek öyle şaşırmış görünmedi. Theon sorulan yanıtlamak için elinden geleni yapmaktaydı. Ev sahipleri iyi ki ziyaretçilerden hoşlanmıyor, dış dünyaya karşı hiç mi hiç ilgi duymuyordu. Bir de ilgi duysaydı neler soracaktı acaba? Alvin ev sahiplerinin sorularını nasıl heyecanla sorup yanıtlarım nasıl heyecanla beklediğine bakınca daha önceki tavrının bir pozdan başka bir şey olmadığına karar verdi.